Yeni Nesil İnsansız Hava Aracı Red Dragon Tartışmaları Beraberinde Getirdi

Amerikan savunma şirketi AeroVironment’ın geliştirdiği yeni nesil insansız hava aracı Red Dragon, otonom saldırı yetenekleriyle dikkat çekiyor. ABD ordusu, insan müdahalesine gerek kalmadan hedef belirleyip imha edebilen bu teknolojiyle önemli bir adıma doğru ilerliyor.

Red Dragon: İnsansız Hava Aracı Yeni Bir Evreye Geçiyor

Amerikan savunma sanayii, insan kontrolü olmadan intihar saldırısı yapabilen insansız hava araçlarının üretiminde yeni bir safhaya ulaştı. AeroVironment tarafından tanıtılan Red Dragon adlı yeni İHA, yaklaşık 400 km menzile ve saatte 100 mil hıza sahip. Sadece 10 dakikada kullanıma hazır hale getirilebilen bu drone, tek bir asker tarafından dakikada beş adede kadar fırlatılma kapasitesine sahip.

Hedefini Kendi Belirleyen, Kendi İmha Eden Red Dragon

Red Dragon, yapay zeka destekli SPOTR-Edge algılama sistemi sayesinde çevresini tarayarak hedefleri bağımsız olarak belirleyebiliyor. Bu sistem, tanklardan binalara kadar çeşitli hedeflere saldırabilme yeteneğine sahip olmakla birlikte, küçük birlikler tarafından kolayca konuşlandırılabilir.

ABD Savunma Bakanlığı’nın politikalarıyla çelişen Red Dragon’un “sınırlı insan müdahalesiyle” hedef seçebilme özelliği, tartışmalara neden oluyor. Pentagon yetkilileri, ölüm kararlarının kesinlikle bir insan tarafından alınması gerektiğini savunurken, AeroVironment ise bu drone’u “otonom öldürme devrimi” olarak tanımlıyor.

‘Teknolojilerin Sorumluluğu İnsanlarda Olmalı’

Savunma Bakanlığı Dijital ve Yapay Zeka Sorumlusu Craig Martell, 2024 yılında yaptığı açıklamada, “Bu tür teknolojilerin sorumluluğu mutlaka insanlarda olmalı” ifadesini kullanmıştı. Yeni direktiflerle birlikte, otonom sistemlerin insan kontrolü altında olması zorunlu hale getirilmişti.

Red Dragon’un basit, hızlı ve hedefe odaklı yapısı, geleneksel füze sistemlerine göre daha az teknolojik karmaşa içeriyor. Hellfire gibi gelişmiş füze sistemlerinin aksine, Red Dragon’un sürü halinde kullanılmasıyla savaş taktiklerinde köklü değişiklikler olabileceği belirtiliyor.